4 Nisan 2012 Çarşamba

AKSARAY KERVANSARAYLARI

Hanlar ve Kervansaraylar Sultanhanı:
Konya-Aksaray yolu üzerinde Aksaray’dan 42 km. Aksaray iline bağlı Sultan Hanı Kasabası’nın içindedir Sultan Hanı’nın kitabelerinde çok açık bir şekilde I.Gıyaseddin Keyhüsrev oğlu I.Alaüddin Keykubat tarafından inşasına H.626 M.1228-29 yılında başlamak suretiyle yapılmış olduğu kesindir. Sultan Hanı açık ve kapalı kısımları avlunun ortasında bulunan köşk mescidi ile “Sultan Hanı” tipindeki kervansarayların en büyüklerinden biridir. Yapının köşelerinde ve bütün duvarlarının dışında büyük sık istinat kuleleri inşa edilmiş yirmi dört adet payanda bulunmaktadır. Kervansarayın taç kapısının da bulunduğu kuzey-doğu cephesinde çapraz tonozla örtülü giriş eyvanının iki yanında birer kapı ile avluya açılan ve avluya paralel tonozlarla örtülü üç mekan daha mevcuttur. Avlunun kuzey batı cephesi avluya dik tonozlarla örtülü birbirine kemerlerle bağlı iki sıra ayağın meydana getirdiği bir revak şeklindedir. Açık kısım ortasında dört kalın ayağa oturan kemerler üzerine inşa edilmiş bir köşk mescit bulunan avlu ile etrafına dizilmiş çeşitli mekanlardan meydana gelmektedir. Açık bölümün kıble cephesinde her biri avluya dik beşik tonoz ile örtülü ve üç tanesi dışında diğerleri birer kapı ile avluya açılan dikdörtgen mekanlar sıralanmaktadır Kapalı kısım, giriş yönünde uzanan tonoz örtülü bir orta sahın ile buna dik olarak örülmüş tonozlarla örtülü dokuz adet enine sahından meydana gelmektedir. Bu sahınlardan ortadaki diğerlerinden daha geniş olup, orta sahınla kesiştiği yerde ışıklık yer almaktadır. Kesme taş malzemeyle, yığma duvar tekniğinde inşa edilen yapının mermer giriş portali, cephe köşelerinde yükselen iki kule arasında, oldukça ihtişamlı görülmektedir. Portal dört bordürden oluşmaktadır. İlk çerçeve çeşitli şekiller yapan kırık hatlardandır. İkinci ince çerçeve, uzun kenara paralel rastlayan her dirseğin bir yuvarlak ilmik atıp devam etmesidir. Üçüncü olarak bir kaval silme bulunur ki üzeri zigzaglarla enine yivlenmiştir. Dördüncü çerçevede ise dalgalı ince yivlerden meydana gelen bir zemin üzerinde palmetlerin oluşturduğu bir friz vardır. En geniş çerçevede 10-12-16 kollu yıldızlar yer almaktadır. İç yan nişler birer portal mahiyetindedir. Kemer çift renkli taşlardan ve yuvarlaktır. Yuvarlak kemerin üstünde iki renkli taşlardan Suriye düğümü yer alır. İç portal denilen iç avludan kapalı kısma açılan ikinci bir portalde, çerçeve dört bordürden ibarettir. Bunların ikisi, esas geniş tezyinat şeridini iki yanından takip etmektedir. En dışta iri bir geçmeden sonra, zigzag silmelerin daha zengin bir şekli gelmektedir Avlunun ortasında dört kemer üstündeki köşk mescitte, dört kemeri takip eden tezyini şeritler ve cephelerin çevresini dolaşan çerçeveler görülmektedir. Alayhan:
Aksaray-Nevşehir-Kayseri yolu üzerinde aynı adı taşıyan köyün 3 km. doğusundaki Han Yaylası’nda bulunmaktadır. Sağ ve solda yedişer bölümden oluştuğu, kemer ve kemer tırnaklarının kalıntılarından anlaşılmaktadır.bütün kubbeler tonozlar ve hanın üzerinde bulunan gözetleme kulesi yıkılmıştır. Ayakta kalan kısımlardaki izlerden anlaşıldığına göre, yapı girişten itibaren sağ ve sol taraflarda birbirine yarım daire kemerlerle bağlı, ikişer ayak olmak üzere derinlemesine 6 sıra halinde 24 ayaktan oluşmaktadır. Moloz taşla yığma olarak inşa edilen yapı, düzgün kesme taş ile kaplanmıştır. Taç kapı sade bir şekilde tezyin edilmiştir. Taç kapının en dışında tezyinatsız geniş bir şerit yer almaktadır. ikinci şeritte, sade bir zigzag bulunmaktadır. İç içe iki sekizgenin meydana getirdiği küçük bir yıldız motifi, taç kapının asıl tezyinatını oluşturmaktadır. Aynı desen daha küçük bir düzenlemeyle kemerde de tekrar edilmiştir. Kemerin sağ tarafonda bir kitabe mevcuttur. kilit taşı hizasında, tek başlı, çift gövdeli bir aslan figürü yer almaktadır. Kitabesinde yapılış tarihi tespit edilemeyen kervansarayın, tarihlendirilmesinde çeşitli ipuçları vardır. Süsleme özellikleri ve eski kaynaklarda geçen ismi çeşitli ipuçları vermektedir. Bu bilgi ve görüşlerin ışığında 12. yy.’ın son yıllarında veya 13.yy. başlarında yaptırıldığı düşünülmektedir. Yapının kaç kez onarıldığı konusunda bilgi sahibi olunamamaktadır. Aksaray-Nevşehir karayolu kenarında bulunan kervansaray, çok harap durumdadır. Karayolu yapıyı ikiye bölerek tam ortadan geçmiştir. Kalıntıları yolun diğer yanından görülmektedir. Kalanların bir kısmı da rüzgar ve nem etkisi ile bozulmuştur. Yapının yıkıntıları zemini doldurmuştur. Ağzıkarahan:
Aksaray-Nevşehir karayolunun 15.km.’sindedir. Kervansaray açık ve kapalı kısımları ve açık kısmın ortasında bulunan köşk mescidi ile “Sultan Han” tipindedir. Eski kaynaklarda Hoca Mes’ud Ribatı olarak geçen kervansarayın bugün kullanılan Ağzıkara Han adı, oldukça yenidir ve adını yakınındaki köyden almaktadır. Yapıya özel yuvaları içinde bulunan, iki kitabesinde belirtildiği üzere H.628-M.1231 ile H.637-M.1239-40 yılları arasında Selçuklu sultanları I.Alaaddin Keykubat (M.1219-1236) ile oğlu II.Gıyaseddin Keyhüsrev (M.1236-1246)’in hükümdarlık günlerinde inşa edilmiştir. Giriş kapısı, kervansarayın ekseni ve kapalı kısım girişi ile aynı doğrultuda değildir. Yapının köşelerinde ve taç kapının olduğu güney-batı duvarı hariç, diğer kenarlarında 14 adet ağırlık kulesi şeklinde payandalar bulunmaktadır. Taç kapının eyvanı kuzey-doğu duvarında bulunan eyvanın karşısına isabet etmektedir. Avlunun güney-batı duvarının taç kapıdan sonraki kısmında ise avlu yönleri açık tonoz ile örtülü üç küçük mekan ve bunların arkasına rastlayan yine tonoz ile örtülü bir diğer mekan bulunmaktadır. Kapıdan hanın yolcularının konaklayacakları ve eşyasını muhafaza edeceği odaların,ve revakların bulunduğu yere girilmektedir. Yolcuların abdest alacakları abdestlik sağ kısmın sonundadır. Kapalı kısımda giriş istikametinde tonoz ile örtülü orta sahın, yanlarda ise buna dik beşik tonoz ile örtülü enine 6 sahın bulunmaktadır. Ortasında aydınlık açıklığı yer almaktadır. Birbirine kemerlerle bağlı dört ayak üzerine oturan köşk mescit, avlunun ortasındadır. Mescidin kapısı kuzey-batı yönünde olup, buraya iki yandan merdivenlerle çıkılmaktadır. Merdivenlerin altı mukarnaslıdır. Kesme taştan inşa edilmiş yapının tezyinatı, güney-batı duvarındaki ana taç kapı ile avludan kapalı kısma girilen taç kapı üzerinde toplanmıştır. Dış portal, iç portal ve mescit tezyinatları ile ayrıntılı bir düzenleme gösterir. Ancak burada iç portalle dış portalin aynı eksen üzerinde bulunmaması tezyini birliği dağıtmış gibi görünmektedir. Dış portalde 4 çerçeve görülmektedir. En geniş çerçevede 9-10-12 kollu yıldızlar bulunmaktadır. Yarım kubbecik 9 sıra mukarnaslıdır. Kuvvetli bir gölge-ışık tesiri oluşturulmuştur. Kemer üzerinde kitabe bulunmaktadır. İç portalde 3 sıra bordür görülür. Esas bordürde 10 kollu yıldızlar yer almaktadır. Ortalarında rozetler bulunur. Avlunun ortasında Sultan Han’ınkine benzeyen bir köşk mescit vardır. Çok iyi durumdadır, fakat tezyinatı çok azdır. Han, Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından 1967’de tamir edilmeye çalışılmış ancak yarım bırakılmıştır. Yapı bütünüyle ayaktadır. Ak Han:
Aksaray’la Sultanhanı arasında Aksaray-Konya şosesinin, Konya’ya giderken solundadır. Yapı şu an mevcut olmadığından bilgi edinilememektedir. Dönemin diğer yapılarına uygun olarak kesme taş malzemeyle, yığma duvar tekniği kullanılarak inşa edilmiş olmalıdır. Yapı bugün Ak Han adı ile anılmakta ise de, eski kaynaklarda bu isimle bir kervansaraydan bahsedilmemektedir. Buna karşılık kaynaklarda Kılıçarslan Hanı veya Kılıçarslan Ribatı adına rastlanmaktadır. Bu durumda kervansarayın II. Kılıçarslan’ın hükümdarlık yıllarına rastlayan M.S 1156-1192 tarihleri arasında yapıldığı düşünülebilir. Yapının kitabesi kaybolmuştur. Bugün kervansaraydan 4 -4,5 m. yüksekliğinde, üzerinde tek bir kesme taş hariç, bütün kesme taş kaplamaları sökülmüş bir duvar parçası kalmıştır. Han son yıllarda yakın köylerin taş ocağı haline gelmiştir. Taşların bir kısmı okul yaptırma bahanesiyle Amarat Köyü’ne nakledilmiştir. Köy ağasının kendine de bir ev yaptırdığı bilinmektedir. Bir kısmı da Cumhuriyet devrinde önünden geçen yolun kaldırımlarında kullanılmıştır. Hanın yeri tarla haline getirilmiştir. Binanın yığma sütununun haricindeki geri kalan kısımlar yıkılmıştır. Buna rağmen bazı kısımlarda duvar parçalarının izleri görülmektedir. Öresin Han (Tepesi Delik Han) :
Aksaray-Nevşehir yolu üzerinde bulunan kervansaray Aksaray’a yaklaşık 21 km. mesafededir. Üzeri, enine ve boyuna yarım daire beşik tonozla örtülü dikdörtgen bir plana sahiptir. Yapının dar kenarı boyunca dörder, uzun kenarı boyunca altışar adet olmak üzere 24 yığma ayağı bulunmaktadır. Dar kenar boyunca yerleştirilmiş olan dörder ayak geniş ekseni boyunca uzanan yarım daire beşik tonoz örtülü beş sahın meydana getirmektedir Yanlarda bulunan ikişer sahın, girişte, ortada ve en sonda yarım daire beşik tonozla örtülü enine üç sahın ile kesilmektedir. Ortadaki boyuna sahın ile enine sahınlardan, ortada olanların kesiştikleri yerde, yani yapının tam ortasında kubbe ile örtülü aydınlık feneri yer almaktadır. Yığma olarak inşa edilmiş olan yapının duvarları, moloz olup, kesme taş ile kaplıdır. Tezyinat olarak sütunlar üzerinde iki tane rozete rastlanmıştır. Taç kapısı ve ön cephesi yıkık olan yapının kitabesi yoktur. Çay Han ile benzerliğinden dolayı aynı tarihlerde yapılmış olabileceği düşünülmektedir. (M.1264-1283) Kitabesi bulunmadığından yapanı, yaptıranı ve yapılış tarihi belli olmayan yapının girişi ve ön kısmı tamamen yıkık diğer kısımlar da çok harap durumdadır. Yapı yakınında bulunan köylerin ağılı olarak kullanılmaktadır. Yıkılmış olan yapının duvarlarına ait kesme taşlar yok olmuştur. Hayvanların kaçmasını önlemek için, yapının ayaklarının arası doldurulmuştur. Kılıçarslan Hanı: Şehir merkezinde, Zinciriye Medresesi ile, Ulu Cami arasındadır. Yapı dikdörtgen şeklindeki avlusunun çevresine ve güney yönündeki kenarın dış yüzeyine sıralanmış hücrelerden meydana gelmektedir. Hanın, doğu, batı ve güney yönüne birer giriş kapısı vardır. İsminden dolayı II. Kılıçarslan zamanında yapılmış olması muhtemeldir. Yapı pek çok kez tamir geçirmiştir. Belediye tarafından 1945’de geniş çapta tamir edildiği bu tamirden önce yapının iki katlı olduğu ancak harap durumdaki üst katın yıktırıldığı bilinmektedir. 1985’te belediyece alınan bir kararla yıkılarak yerine Belediye İş Hanı inşa edilmiştir. http://www.aksaraykulturturizm.gov.tr/belge/1-59200/hanlar-ve-kervansaraylar.html

AKSARAY ULUCAMİ

ULU CAMİ
Karamanoğlu Camii adıylada bilinen Aksaray merkezinde yer alan camii. Yığma bir tepe üzerinde bulunan caminin kitabesinde, 1408-1409 yıllarında Karamanoğlu Mehmet bey tarafından Mimar Mehmet Firuz Bey'e yaptırıldığı yazılır. Anadolu Selçuklu Beyliklerinin tipik süslemeleri ile bezenmiş batı portali ile iç mekana ve doğu kale duvarlarına girilen, diğer yanda sağlam payandalarla desteklenen cami, yatık dikdörtgen bir plana sahiptir. Mehmet Bey'in oğlu İbrahim bey zamanında 1482-1483'de büyük tamiratlar görmüştür. Bugünkü minaresi 1925'te yapılmıştır. http://tr.wikipedia.org/wiki/Aksaray_Ulu_Camii

AKSARAY İLİ

İSMİNİN KÖKENİ
Hitit tabletlerinde Kurşura, İlk Çağ'da Garsaura olarak anılan şehir, Kapadokya Kralı Archeleos zamanında yeniden inşa edilerek Archeleos'un şehri anlamında Archelais adı verilmiştir(Caesar- Kayseri, Heraklius-Ereğli gibi).Türkler Anadolu'ya geldikten sonra ismi Türk diline çekimleyerek Aksaray olarak anmaya başlamış, bazı Osmanlı arşivlerinde Aksara olarak da geçtiği olmuştur.Yaklaşık bin yıldır tarihi adını muhafaza edegelmiştir.Halk arasında ve Evliya Çelebi Seyahatnamesi'nde II. Kılıçarslan'ın yaptırdığı beyaz saraydan ismini aldığı gibi bir yakıştırma da dolaşmaktadır, resmi ve tarihi dayanağı yoktur.(Tugay AYDIN) TARİHİ
İlkçağ'da Arkhelais adını taşıyan kenti, son Kapadokya kralı Arkhelaos'un Garsuara adlı yerleşmeyi geliştirerek kurduğu sanılmaktadır. Roma İmparatoru Cladius I kente koloni ayrıcalığı tanıdı. Ayrıcalık, Anadolu'daki birçok önemli yolun kavşak noktasında bulunan kentin daha da gelişmesine yol açtı. Bizans ile Müslüman Araplar arasında birçok kez el değiştiren şehir Malazgirt Savaşı'nın (1071) ardından Türkler'in egemenliğine girdi.Şehirde günümüze kadar gelemeyen Danişmendliler eserleri vardı.Şehirde Danişmend parası basılmıştır.Günümüze ulaşan Danişmedli eseri, kümbet şeklindeki, Hıcıp yakınındaki Bekar Sultan Türbesi'dir.Şehir Arap akınlarıyla virane hale gelmişti. Kılıç Arslan II (1155-1192), yıkık durumdaki Aksaray'ı bir İslam kenti olarak yeniden kurdu, kentin çevresini surla çevirdi, camii, medrese, çarşı, hamam vb. yaptırdı. Azerbaycan'dan getirdiği din bilgini, zanaatkar ve tüccarları kente yerleştirdi. Ticaret yolları üzerinde bulunan Aksaray, Anadolu Selçuklu Devleti'nin önemli merkezlerinden biri olarak gelişti. Selçuklu'lardan sonra Karamanoğulları'nın eline geçti. Bir süre Eretna Beyliği'nin egemenliğinde kalan (1341-1365) ve 1 yıllığına Kadı Burhanettin Devletinin eline geçen kent, Karamanoğulları yeniden egemen oldu. 1396'da Yıldırım Bayezid tarafından ele geçirildiyse de Timur istilasından sonra yeniden Karamanoğulları'nın eline geçti. 1467'de Fatih Sultan Mehmet döneminde Aksaray kesin olarak Osmanlı topraklarına katıldı. Aksaray, Cumhuriyet dönemi'nde 1920'de il durumuna getirildi. 1933'de çıkarılan hususi kanunla ilçe olarak kendinden çok daha küçük olan Niğde'ye bağlandı. Aksaray 1989'da yeniden il oldu. İbn-i Battuta'nın Büyük Dünya Seyahatnâmesi'nde Aksaray 14.yy İbn-i Battuta'nın kaleminden kayda geçen bilgiler: Sultan Bedreddin'in yanında çok kısa süre kalarak Aksaray'a hareket ettik. Burası Bilâd-ı Rûm'un en güzel ve sağlam şehirlerindendir. Her yandan akarsular ve bağlarla çevrilidir. Şehirden üç kanal geçer ve bunlar evlerin içinden akar. Şehrin içinde üzüm bahçeleri, bağlar ve bostanlar vardır. Aksaray'ın koyun yününden üretilen zarif halı ve kilimlerinin dünyada bir benzeri daha yoktur. Bunlar, Şam, Mısır, Irak, Hindistan, Çin ve diğer Türk ülkelerine ihraç edilir. Aksaray, Irak Sultanı'nın idaresi altındadır. Burada Eretna Beğ'in naibi Şerif Hüseyin'nin zaviyesine indik. Eretna Beğ, Irak hükümdarının Bilâd-ı Rûm'daki genel valisiydi. Şerif Hüseyin ise Ahiler'den olup, beldede yoldaşları pekçoktur. Bize son derece ikram ve izzette bulunarak aynen diğerleri gibi dostça davrandı. http://tr.wikipedia.org/wiki/Aksaray_(il)

TAŞPINAR ŞİVELERİ

YÖRESEL ŞİVELER ABA: ANNE MAAA: ŞAŞIRMA GI: HİTAP(BAYANLAR İÇİN) LA: HİTAP (ERKEKLER İÇİN) İLAŞI(ELE KARŞI): AYIP HERENİ:TENCERE NÖĞRÜYON: NE YAPIYON IĞRANMAK: SALLANMAK GIDI: KÖPEK PİSİ: KEDİ GELENİ: FARE DAL: SIRT EMMİ: AMCA ZAĞAR: HERHALDE KERCAN: MAHSUS SIGIRTMAK: KOŞMAK YUMULMAÇ: SAKLAMBAÇ GÜZ: SONBAHAR KERME-KESME: TEZEK ESBAP: GİYİSİ ABOHH: HAYRET, ŞAŞIRMA KIRI: EŞEK YAVRUSU KİŞŞİK: İMECE BİLDİR: GEÇEN YIL KÖMBE: EKMEK BOCUT: SU TESTİSİ MIZIRKA: HİNDİ TOKYA: TERLİK OLÇUM: ÇOK BİLMİŞ DÖDTÜRÜ: BAYAN ŞALVARI DEVRAMBER: AYÇİÇEĞİ KİRTİKLİ: HAVUÇ PAVKIRMA: PATLAMA PÜRSÜKLÜ: DAĞINIK SIZGIÇ: KAVRULMUŞ ET SEKLEM: ÇUVAL KÜMPÜR: PATATES HALBERİ: BİR TÜRLÜ HEYE: EVET ŞAPLAK, ŞAMAR: TOKAT ZIMZIK: YUMRUK HİNCİK: ŞİMDİ HOLU: FOL YUMUŞ: HİZMET YARMA,DÖĞÜRCÜK: BULGUR İMBAL: UCU ÇİVİLİ DEĞNEK ZOBU: İRİ YARI GADAH: KÜÇÜK ÇİVİ GARSAMPA: DAĞINIKLIK ISDAR: HALI ISDAR AĞACI: HALI TEZGAHI BALAK: KARDEŞ HELİK: UFAK TAŞ YALAK: TAVUKLAR İÇİN YEMEK KABI(TAŞTAN YAPILIR) GÖĞ: MAVİ MAKAM,MAVAL: YALAN ZEMHER: KIŞ CİCİ:YENGE ÇAPIRT:BEZ UĞRUN: GİZLİ MECCANE: BEDAVA, ÇOK UCUZ GUYRUĞÖLÜ: Akrep ELEPEN: Küçük kertenkele PUTA: Üzüm salkımı GUPLU: Büyük kazan İTDİRSEĞİ: Arpacık PATLAK: Balon (Naylon bidon) HAFT: Çeşmelerin Küçük Havuzu HÜLKE: Çeşmenin su akan yeri (oluk) TİLBİZ: Titiz İRLİK: Sahur İRLİKÇİ: Sahura kaldıran kişi CIRCIR: Fermuar TECEMEK: Derlemek, hazır etmek GISMIR: Cimri ÜNNEMEK: Bağırmak DUŞAMADIYA:Bilmeden, Ezbere POTUN:Bot GIRBIZ: KIRMIZI PİSİTÜYÜ: GRİ ERİĞPİ: SARI (ERİKTEN ELDE EDİLİR) YAVŞAN YİŞİLİ: YEŞİLİN TONU TETİR : KAHVE RENGİNİN TONU ŞİPİT : ISLANMAK CARI: Çabuk HARIM: Bahçe DELME: Yelek GILLANGIÇ: Salıncak PİŞGİR: Havlu SİTİL:Domates, Biber fidesi KİLEKMEK:Dert yanmak KELP:Kıymet bilmez ÇÖRTEN: Çatı ya da dam oluğu PİNDİR: Peynir CİNGİL: Madeni Yoğurt helkesi GÖZER: İri delikli elek BELENLEMEK: Şaşırmak BELENMEK: Şaşırmak ne diyeceğini bilememek MÜCÜMSÜZLEMEK: Saçmalamak DÖKMELEMEK: Aşırı derecede saçmalamak SINDI: Makas YANAZ: Aksi CANAVAR: Kurt ÇİT: Başörtüsü CAZI: Cadı GIĞLI: Saçmalayan DÖLEK: Doğru (Düzlük) TÖS: Ekilmemiş tarla KAH: Tepe BİYNAM: Saf, Başı dönmüş BAYMAL: Beceriksiz ULUK: Beceriksiz, Elinden iş gelmeyen DABILDAMAK: Yavaş hareket etmek uyuşmak BAYRAMAK: Şaşırmak aşırı tepki vermek TAKANNAMAK: Tökezlemek MÜNKÜR: Zalim TAT: Kekeme SOKURDANMAK: Homurdanmak HARAR: Büyük çuval SEKLEM: Çok büyük çuval ZIYBAK: kaygan (Kaypak) ZIYMAK: (bir yerden) kaymak DİŞİYLİ: Kadın, Bayan DÖNDEREMEMEK: Katılmak DIMLIK: Ilık, ılıman MAKAMCI: Yalancı İŞLİK: Kadın giysisi (üst) DEMBESTE: Aşırı derecede saf GÖP: Şişman KÜLLÜK: Çöplük KÜN: Hayvan gübresi UĞALMAK: Gülmekten yada ağlamaktan katılmak YAZI: Kır, mera CIZIK: Çizgi CINCIK: Cam, cam parçası ÇÖMÇE: Kepçe İLEĞENÇE: Metal leğen GOYA: Güya GARAKMAK: Aşırı derecede yorulmak PAYACI: Övünmek, övünen TORTÇU:Yağ yakmak yağ çeken GOĞUCU: Laf taşıyan GAVUĞU IĞRAMAK: Yağ yakmak, pohpohlamak DIRAVACI:Yağcı, yalaka GANARA: Doymayan, doymak bilmeyen GASPETEN: Bilerek GARZULLAH: Bile, bile HIŞIR: Sap, Buğday, arpa sapı PECE:Pencere SİCİLLİ: Deli, Manyak ÇOLPA:Beceriksiz DOMALA:Mantar http://www.taspinar.bel.tr/Sayfa.asp?SayfaID=23

TASPINAR KASABASI

TAŞPINAR KASABASI Tarihi:
Tarihi kaynaklarda Taşpınar’ın ilk kez Yavuz Sultan Selim zamanında Azerbaycan’dan gelen bir Türk kavmi tarafından tahmini 1515 yılında kurulduğu, ancak iklimin elverişsizliği nedeni ile köyü terk ettikleri ve Karapınara bağlı Hotamış’a yerleştikleri, boşalan Taşpınar’a ise daha sonraları Hasan dağı eteğindeki Tokarız köyünden gelenlerin yerleştikleri bilinmektedir. Coğrafi Konumu:
Kasaba 1113 rakımlı Aksaray ilinin güney kısmında 27 nci km de önceleri içinden geçen sonraları kenarına alınan E90 Devlet Karayolu güzergahında, iki tepenin arasına yayılmış, şimdilerde ise kasaba önünde bulunan düzlüğe doğru genişleyerek yerleşim alanını oluşturmuştur. Taşpınar 1957 yılında belediye statüsüne kavuşmuş olup 2000 yılı nüfus sayımına göre nüfusu 3589 dur. Ankara- Adana yolunun tam ortasında olması nedeni ile ulaşım sorunu yoktur. Ekonomisi: Kasabanın geçim kaynakları tarihi Taşpınar halısı, Tarım ve hayvancılıktır. Ayrıca Aksaray’ımızın sanayi bakımından can damarı olan Organize Sanayi Bölgesi kasabamız sınırları içerisinde olduğundan, son yıllarda insanlarımız buradaki fabrikalarda çalışarak geçimlerini temin etmektedirler. http://www.taspinar.bel.tr/Sayfa.asp?SayfaID=7

28 Mart 2012 Çarşamba

dokunan halı çesitleri

Taşpınar’da Dokunan Halı Çeşitleri

Taşpınar’da 1950 yıllarında önce yatak halısı, sedir halısı, yan halısı, seccade halısı, yastık halısı, heybe halısı ve eğerlik halısı tipleri dokunmaktaydı. Günümüzde seccade, yastık ve heybe halısı dışındakiler unutulmuş durumdadır.

Yatak halısı:

Devrinde yatak, yorgan yerine kullanılmaktaydı. Bir insanın altına ala bileceği veya üstüne arta bileceği büyüklükteki bu halılar halk arasında yatak halısı adıyla anılmaktaydı. Uzun tüylü (hav) bu halıların zemini, halk arasında it izi veya kedi izi adıyla anılan, köpek veya kedinin ayak izlerine benzeyen üç dilimli (loplu) desenlerle süslüydü. Hah zemini çoğunlukla beyaz desenler, san,kırmızı ve kahverengi tonlara sahipti.

Sedir halısı:

Pencere altlarına topraktan yapılmış sedir (makat) üzerine örtmek için dokunuyordu. Genellikle 500×100 cm ölçülerindeydi. Desenlerin yörede dokunan ve halk arasında toplu kilim diye bilinen kilim desenlerine benziyordu. Kenar bordürlerinde de çoğunlukla deve tabanı motifleri yer almaktaydı.

Yan halısı:

Devrimde çift halı ismiyle de anılıyordu. Sedir halısı uzunluğunda fakat daha genişti. İki parça halin de dokunan halılardan her biri 500×140 cm uzunluğundaydı. İki hah yan yana serildiğinde bugünkü taban halılarını büyüklüğünü veriyordu. Oda süslemesinde ortaya serilen toplu kilimin iki yanına seriliyordu. Günümüz de tek parça halinde taklidi örnekleri dokunmaktadır.

Eğerlik halısı:

At, eşek, deve gibi binek hayvanlarının sırtını örtmek için dokunmaktaydı. Yaklaşık 80×60 cm ölçülerindeydi. Diğer halılar ise, günümüzde dokunan örneklerine benzemekteydi.

Günümüz Taşpınar halılarında yaklaşık 1960 yıllarından bu yana taban halısı, kelle halısı, çift halı, somya halısı, çeyrek halı, seccade halısı, namazla halısı, yastık, minder ve heybe halıları dokunmaktadır.

Taban Halısı :

Büyük oda veya salona sermek için dokunur. Yaklaşık 3.50×2.10-3.60×2.20 veya 400×2.30 cm ölçülerindedir. Büyüklüğü 6 metre kare ile 10 metre kare arasında değişir. Genellikle 13-16 çile ipten dokunur.

Taban halıları genellikle göbeklidir. Göbek şekli taban göbek adıyla isimlendirilir, göbeğin iki ucunda kelle adı verilen stilize edilmiş kartal motifleri yer alır. Köşeleri taban köşe, çingıllı köşe, salkım köşe ve gül köşe ayak bölümü ise gül ayak, Osmanlı ayak, el motifli ayak, çapar ayak ve kamalı ayak sandık bölümü, merdivenli sandık, kamalı sandık, güllü sandık, sallama bölümü ise boncuklu sallama, düz sallama ve çiçekli sallama desenleriyle karakteristiktir.

Kelle Halısı :

Taban halısının bir boy küçüğüne kelle halısı denir. Büyüklüğü 4 metrekare ile 6 metrekare arasında değişir. Yaklaşık 300×280 cm boyutlarındadır. Desen özellikleri taban haklarına benzer.

Çift Halı:

İki hah uç uca dokunduğu için bu isimle bilinir. Halk arasında orta halısı ismiyle de anılır. Kelle halısının bir boy küçüğüdür. Yaklaşık 3.50 metrekare büyüklüğünde ve 2.20 x 1.20 cm boyutlarındadır. İki halı yan yana serildiğinde taban halısı büyüklüğünde yer kaplar. Çivil göbek,çapar ayak, çingıllı ve yelekli köşe, kamalı ve kapamalı desenleriyle süslüdür.

Somya Halısı :

Sedir halısı ve divan halısı isimleriyle de bilinir. Somya üzerini örtmek içinde kullanılır. Çift halılar gibi, iki tanesi birleşik (uç uca) dokunur. Yaklaşık 2 metrekare büyüklüğünde ve 1.80×100 cm. ölçülerindedir. Civil ve uzun göbeğin küçültülmüş şekilleri, boncuklu ve yıldızlı şekilli sallama, salkım ve yelekli köşe, kapama sandık ve çapar ayak desenleriyle süslüdür.

Çeyrek Halı:

Halk arasında oda halısı ismiyle de bilinir. Küçük odalara veya taban halısının yetmediği yerlere serilir. Büyüklük açısından bugünkü örneklik halılara benzer. Uzun göbek, yelekli köşe desenleriyle ünlüdür.

Seccade Halısı :

Duvara asmak için dokunur. Üzerinde namaz kılınmaz. Genellikle 2.30×1.20 cm. ölçülerindedir. Zemini mihraplı veya göbeklidir. Desenlerine göre kandilli,camili,minareli gibi isimler alırlar.

Namazlık Halısı :

Üzerinde namaz kılmak için dokunur. 100×80 cm. ölçülerindedir. Diğer haklardan farklı olarak desenleri arasında sallama yoktur.

Yastık Halısı :

İnsanların otururken sırtını duvara dayamak üzere dokunmuş halılardır. Genellikle 110×50-60 cm. boyutlarındadır. Eski örnekleri göbekli, zincirli ve tin-yarma desenleriyle tanınır.

Göbeklilerde ortada yuvarlak bir madalyon,iki dar yüzünde de küçük madalyonlar yer alır. Zincirli yastıklarda göbeğin iki yanında zincire benzer desenler bulunur. Tin-yarma desenlilerde ise halı yüzeyi halkın kılıç dediği geometrik desenlerle doldurulur. Günümüz yastık halılarında benzer desenlere rastlanmaktadır.

Minder Halısı:

Yere ve veya eve gelen misafirin altına sermek için dokunur. İçi yün ile doldurulan minderler genellikle 70×70 cm. ölçülerindedir. Kelleli minder, emprime modeli minder, çiçekli minder, nakışlı (resimli) minder.,kazak modelli minder gibi desenlerine göre isimler alan çeşitleri mevcuttur. Son yıllarda 40×40 cm. boyutlarında sandalye minderleri de dokunmaya başlanmıştır.

Heybe Halısı:

İçinde eşya taşımak için kullanılır. Eskiden ağız kısımları deri ile kaplanır (saraçlanır) ve kilitlenirdi. Günümüzde çok az dokunmaktadır.

Taşpınar Halılarını Diğer Yöre Halılarından Ayıran En Önemli Özelliği :

Dokumada uygulanan atkı sayısının 2′den fazla olmasıdır. Bu sayı dokuyucunun isteğine göre değişir. Bazen 4 atkı atıldığı da görülmektedir.
http://www.genelbilge.com/taspinar-halilari.html/

taspınar halıları ve ipleri

TAŞPINAR HALILARI
Taşpınar Aksaray-Adana yolu üzerinde, Aksaray’a 27 km. uzaklıkta bir kasabadır. Günümüzde Taşpınar merkezde ve çevre köylerde dokunan halılar, Taşpınar halıları adıyla tanınmaktadır. Coğrafik bakımdan Taşpınar, Konya ovasında, çevresine göre yüksek bir tepe üzerine kurulmuştur. Yaklaşık 3000 nüfusludur. Halkın büyük bir bölümü ovada ve Hasan dağı eteklerinde bulunan yaylalarda yaşar. Geçim kaynağı tarım, hayvancılık ve halıdır. Ancak yerleşim yerinin yüksek bir yerde olması ve topraklarının tarıma fazla elverişli olmayışı bölgedeki halıcılığın önem kazanmasını sağlayan bir etkendir. Tarihi kaynaklarda “Taşpınar’ın ilk kez Yavuz Sultan Selim devrinde Azerbaycan’dan gelen bir Türk kavmi tarafından kurulduğu (1515) fakat iklimin elverişsizliği nedeniyle köyü kuranların Taşpınar’ın bugünkü Hatamış bucağına taşıdıktan ve orada Taşpınar mahallesini kurduklarını boş kalan köye de Hasan dağı eteklerindeki bugünkü Tekans köyünde yaşayanlar, Tanzimat’tan sonra gelip yerleştikleri” belirtilmektedir. Buda bugünkü Taşpınar kasabasını 150 sene kadar önce kurulduğunu göstermektedir.

Taşpınar Halıcılığının Tarihçesi

Taşpınar halıcılığının tarihçesi hakkındaki bilgilerimiz yeterli değildir. Her ne kadar bazı kaynaklardan 14.yy. da İbn-i Batuta’nın Mısır, Hindistan ve Çine ihraç edildiğini söylediği Aksaray halılarının Taşpınar halısı olduğu iddia edilmekteyse de herhangi bir delil yoktur. Köyün ileri gelen yaşlıları Tekanz köyünden Taşpınar’a geldiklerinde halı ve kilim dokumasını bildiklerini,bunun Taşpınar’da da sürdürdüklerini atalarından duyduklarını söylemekteler ise de o tarihten günümüze gelen halı kilim örneği mevcut değildir. Bugün Taşpınar, Aksaray yöresindeki köyler ve Aksaray’daki camilerde bazı kişilerin evlerinde bulunan Taşpınar halılarının en eskileri 1900yıllanndan öteye gitmektedir.

Teknik Özellikler

Eski Taşpınar halılarının çok iyi bir kaliteye sahip olduğunu günümüze gele bilen örneklerden anlıyoruz: 1900-1950 yıllan arasında dokunan Taşpınar halılarında 45×50,50×55 düğüm mevcuttur. Bu sayılar yakın ölçüler içinde değişmektedir. Hav yüksekliği ise 1cm’dir. Türk Standartları Enstitüsü’nün 1967 yılı raporlarında Taşpınar halıları ince sınıf olarak nitelendirilmiştir: Arış, Argaç ve ilme ipleri yündür. Endeki düğüm sayısı 40, boydaki düğüm sayısı 45 (40×45), dm karedeki standart düğüm sayısı 1800, dm karedeki en düşük düğüm sayısı 1740, numara ve kat adedi 3 çift, dm karedeki ilme ipliği bükümü 100-120′dir.

Çözgü ipliği 3/2 numara, büküm sayısı 250, atkı ipliği 3/2 numara, büküm sayısı 175′dir. Hav yüksekliği ise 5-7 mm’dir.

Günümüz Taşpınar halılarında kalite halk arasında, ıstara gerilen (çözülen) ip sayısına göre hesaplanır. Istara gerilen 20 çift ipe çile denir. Yani, 40 tek ip (20×2=40) bir çile’yi meydana getirir. Halıların büyüklük ve küçüklükleri de çile sayısına göre değişir. Örneğin 6m karelik bir taban nakşında 13 veya 16 çile (16×40=840) tek ip, 3 m karelik bir halıda 7-8 çile ip kullanılır. Her 10×10 cm de 33×33 veya 30×30 düğüm yer hav yükseldiği ise genellikle l cm’dir.

Dokumada Kullanılan Araçlar ve Dokuma Tekniği

Tezgah: Taşpınar’da hak dokuma tezgahına ıstır veya hana denir. Yaklaşık 1950 yıllarına kadar kertme ısdar diye bilmedik tezgahlar kullanılmış, 1960 senelerinden itibaren modern tezgahlar yaygınlaşmıştır.

Dokumada yöresel değimler ise

Kirkit: Vurma tarağı olarak bilinir ve yine dokunan hav yüksekliğini düzeltmek için kirkit özelliğine sahip halkın tarama tarağı olarak adlandırdığı aletten de yararlanılır.

Ayrıca bıçak, makas (sındı) gibi aletlerden de yararlanılır.

Yörede; tezgaha dik geçirilen iplere çözgü, çözgü aralarında yan atılan iplere ara geçki (atkı), düğüm iplerine de ilme veya düğüm denir. Çözgü ve düğüm ipleri çift ara geçki ipleri tek ve az bükümlüdür. Dokumada kullanılan düğüm tekniği (gördes) Türk düğümüdür.

Dokumada Kullanılan Malzemeler

Taşpınar halılarının malzemesi yündür. Yün koyun besleyen ailelerde kendi koyunlarından elde edilir. Koyunu bulunmayanlar pazardan hazır ip veya yün alırlar. Dokuyucular ev ipi tercih edilir.

Kirmen: Liflerin bükülmesini sağlayan en eski yöntemlerden birisidir. Lif ele dolanarak kirmen ucuna yerleştirilen ucun elle çevrilmesi sonucu iplik oluşturulur. Çıkrık iplik eğirmede kullanılan çıkrık başlangıçta hem el hem de ayak hareketiyle çakıştırıldığından yorucu olmuş ve bundan 5 – 6 yıl önce yerini aynı adı taşıyan fakat daha gelişmiş olan elektrikli bir sisteme bırakmıştır. Taşpınar köyünde halen daha her iki çıkrıktan da yararlanılmaktadır.

İğ: iğ diğer araçlar gibi liflerin ip haline getirilmelerini sağlayan bir malzemedir. Bütün bu araçlarla ip haline getirilen lifler boyamaya tabi tutulur.

Kullanılan İpler ve Boyanışları

Günümüz Taşpınar halılarında koyu renkler hakimdir. Kırmızı, mavi, lacivert, kahverengi, yeşil, gri ve beyaz en çok görülen renklerdir.

Taşpınar halılarında 1950 yıllarına kadar doğal malzemeler ve bitkilerden elde edilen boyalar kullanılmış bu tarihten sonra sentetik boyalar yaygınlaşmıştır. Günümüz de doğal malzemelerde bitkilerden elde edilen boyalarla sentetik boyalar karıştırılarak uygulanmaktadır. Sadece doğal ve bitkisel boyalarla boyanıp dokunan halılarda vardır. Doğal bitkisel boyaların yapılmasında, yöresel isimlerinde, kök boya, bağ yaprağı, ketren dikeni, hölmez otu,yabani erik (dağ eriği) ile yanmış meşe ağacı külü ve halk arasında daş (taş) kar boya diye bilinen maddelerden yararlanılır. Boyama sırasında karışım içine şap veya tuz katılır. Bu renklerin eldesi şöyledir:

Kırmızı: kök boyadan elde edilir. Kök boya su dolu bir kazan içinde iple birlikte kaynatılır. Kırmızı renk elde edildikten sonra indirilip ipler çıkartılır. Geri kalan suya halk arasıda aşgar denir. Aşgar aynı zamanda katalizör olarak da kullanılır. Aşgar içine kırmızı renkli sentetik boya katılarak ip ile birlikte kaynatıldığında solmayan bir kırmızı elde edilir.

Kahverengi: Palamut, şap ile birlikte kaynatılır. İçerisine boyanacak ipler katılıp yeniden kaynatılır. Kahve rengi bir renk ortaya çıkar.

Açık Kahverengi (Cevt): Hasan Dağı yöresinde yetişen ve halk arasında cevt adıyla tanınan pelit’e (palamut) benzer boyacı bir bitkiden elde edilir. Cevt bulunamadığı zamanda pelit’den (palamut) yapılır.

Koyu Kahverengi (Deve Tüyü): Halk arasında daha çok deve tüyü adıyla tanınan koyu kahverengi, halk arasında hölmez otu ve ketren dikeni diye bilinen bitkilerden elde edilir; bir kazan içinde kaynatılan İpe hölmez otu ve ketren dikeni külü karıştırılır ve bir süre daha kaynatılır. Koyu kahverengi bir renk ortaya çıkar.

Gri (Pisi Tüyü) : Halk arasında gri renk pisi tüyü adıyla tanınır. Yanmış meşe ağacı külüyle yapılır. Bir kazan da iple birlikte kaynayan suyun içine yanmış meşe ağacı külü katılır. Renk gri bir görünüm aldığında kazan ateşten alınıp soğumaya bırakılır.



Yeşil : Cevt ve bağ yaprağından yapılır. Bir kazanın içinde kaynatılan cevt boya katılır. Kaynayan su yeşil bir renk aldığında boyanacak ip karışım içine konulur tekrar kısa bir süre kaynatılarak ateşten indirilir ve soğumaya bırakılır.

Açık yeşil elde edilmek istenilirse su dolu bir kazanda kaynayan ipin içine ketren dikeni külü katılır. Uçuk yeşil denilen bir renk ortaya çıkar.

Siyah (Gara) : Hasan Dağı çevresinde bulunan ve daş gara boya diye tanınan boyayıcı bir maddeden yapılır.

Sarı: İpin bağ yaprağı ve san saman ile birlikte kaynatılmasından elde edilir.

İplerin doğal ve bitkisel boyalar ve sentetik boyanın karışımı bir renkle boyanmasında ise şöyle bir yol izlenir:

Kırmızı: İp palamut kabuğu (pelit) ve şap ile birlikte bir gün boyunca kaynatıldıktan sonra içine kırmızı renkli sentetik boya katılır ve ipler kırmızı bir görünüm alıncaya kadar yemden kaynatılır. İkinci bir yöntemle ise ceviz yaprağı ve ceviz tetiri (yeşil cevizin dış kabuğu) bir arada kaynatıldıktan sonra üzerine kırmızı renkli sentetik boya (paket boya) ilave edilir ve tekrar kaynatılır.

Yeşil : Su dolu bir kazanda kaynayan ipin içine cevt katılır. Kaynamakta olan karışıma yeşil renk sentetik boya (paket boya) ilave edilir. Yeniden bir süre daha kaynatılır.

Kirli Beyaz: İpin yabani erik ve şap ile birlikte kaynatılmasıyla elde edilir.

Lacivert : İp şap ve sirkeyle birlikte kaynatıldıktan sonra karışım içine lacivert renkli sentetik boya katılıp tekrar kaynatılır.

Hayvan figürleri arasında daha çok kuş,kartal ve kelebek figürleri bulunur. Kuş daha çok sandalye minderleri üzerinde işlenir. Âdeta çocuk resimlerine benzer. Halı göbeğin dar yüzlerindeki kelle adıyla anılan süslemeler halk arasında kartal ismiyle de bilinir. Kelebek figürleri ise şematize edilerek sunulur.

Manzaralı halılar yörede yeni gelişmektedir: 1960 senelerinden önce dokunan halılarda manzara yok denecek kadar azdır. Bu tarihten sonra yaygınlaşır. Genellikle halının kenar bordürlerinde bir duvarla çevrilmiş bahçeli camiler ve bunların arasındaki ağaç resimlerine rastlanır. Ağaçlar çoğunlukla söğüt ağacı gibi top gövdeli işlenir. Bazı halılarda ise, kenar bordur üzerinde selvi ağacına benzeyen kavak ağaçlan ve halının içinde de çifte minareli cami ve mihraptan camiye sarkan kandil motifi dikkati çeker.

Taşpınar’da Dokunan Halı Çeşitleri

Taşpınar’da 1950 yıllarında önce yatak halısı, sedir halısı, yan halısı, seccade halısı, yastık halısı, heybe halısı ve eğerlik halısı tipleri dokunmaktaydı. Günümüzde seccade, yastık ve heybe halısı dışındakiler unutulmuş durumdadır.

Yatak halısı:

Devrinde yatak, yorgan yerine kullanılmaktaydı. Bir insanın altına ala bileceği veya üstüne arta bileceği büyüklükteki bu halılar halk arasında yatak halısı adıyla anılmaktaydı. Uzun tüylü (hav) bu halıların zemini, halk arasında it izi veya kedi izi adıyla anılan, köpek veya kedinin ayak izlerine benzeyen üç dilimli (loplu) desenlerle süslüydü. Hah zemini çoğunlukla beyaz desenler, san,kırmızı ve kahverengi tonlara sahipti.

Sedir halısı:

Pencere altlarına topraktan yapılmış sedir (makat) üzerine örtmek için dokunuyordu. Genellikle 500×100 cm ölçülerindeydi. Desenlerin yörede dokunan ve halk arasında toplu kilim diye bilinen kilim desenlerine benziyordu. Kenar bordürlerinde de çoğunlukla deve tabanı motifleri yer almaktaydı.

Yan halısı:

Devrimde çift halı ismiyle de anılıyordu. Sedir halısı uzunluğunda fakat daha genişti. İki parça halin de dokunan halılardan her biri 500×140 cm uzunluğundaydı. İki hah yan yana serildiğinde bugünkü taban halılarını büyüklüğünü veriyordu. Oda süslemesinde ortaya serilen toplu kilimin iki yanına seriliyordu. Günümüz de tek parça halinde taklidi örnekleri dokunmaktadır.

Eğerlik halısı:

At, eşek, deve gibi binek hayvanlarının sırtını örtmek için dokunmaktaydı. Yaklaşık 80×60 cm ölçülerindeydi. Diğer halılar ise, günümüzde dokunan örneklerine benzemekteydi.

Günümüz Taşpınar halılarında yaklaşık 1960 yıllarından bu yana taban halısı, kelle halısı, çift halı, somya halısı, çeyrek halı, seccade halısı, namazla halısı, yastık, minder ve heybe halıları dokunmaktadır.

Taban Halısı :

Büyük oda veya salona sermek için dokunur. Yaklaşık 3.50×2.10-3.60×2.20 veya 400×2.30 cm ölçülerindedir. Büyüklüğü 6 metre kare ile 10 metre kare arasında değişir. Genellikle 13-16 çile ipten dokunur.

Taban halıları genellikle göbeklidir. Göbek şekli taban göbek adıyla isimlendirilir, göbeğin iki ucunda kelle adı verilen stilize edilmiş kartal motifleri yer alır. Köşeleri taban köşe, çingıllı köşe, salkım köşe ve gül köşe ayak bölümü ise gül ayak, Osmanlı ayak, el motifli ayak, çapar ayak ve kamalı ayak sandık bölümü, merdivenli sandık, kamalı sandık, güllü sandık, sallama bölümü ise boncuklu sallama, düz sallama ve çiçekli sallama desenleriyle karakteristiktir.

Kelle Halısı :

Taban halısının bir boy küçüğüne kelle halısı denir. Büyüklüğü 4 metrekare ile 6 metrekare arasında değişir. Yaklaşık 300×280 cm boyutlarındadır. Desen özellikleri taban haklarına benzer.

Çift Halı:

İki hah uç uca dokunduğu için bu isimle bilinir. Halk arasında orta halısı ismiyle de anılır. Kelle halısının bir boy küçüğüdür. Yaklaşık 3.50 metrekare büyüklüğünde ve 2.20 x 1.20 cm boyutlarındadır. İki halı yan yana serildiğinde taban halısı büyüklüğünde yer kaplar. Çivil göbek,çapar ayak, çingıllı ve yelekli köşe, kamalı ve kapamalı desenleriyle süslüdür.

Somya Halısı :

Sedir halısı ve divan halısı isimleriyle de bilinir. Somya üzerini örtmek içinde kullanılır. Çift halılar gibi, iki tanesi birleşik (uç uca) dokunur. Yaklaşık 2 metrekare büyüklüğünde ve 1.80×100 cm. ölçülerindedir. Civil ve uzun göbeğin küçültülmüş şekilleri, boncuklu ve yıldızlı şekilli sallama, salkım ve yelekli köşe, kapama sandık ve çapar ayak desenleriyle süslüdür.

Çeyrek Halı:

Halk arasında oda halısı ismiyle de bilinir. Küçük odalara veya taban halısının yetmediği yerlere serilir. Büyüklük açısından bugünkü örneklik halılara benzer. Uzun göbek, yelekli köşe desenleriyle ünlüdür.

Seccade Halısı :

Duvara asmak için dokunur. Üzerinde namaz kılınmaz. Genellikle 2.30×1.20 cm. ölçülerindedir. Zemini mihraplı veya göbeklidir. Desenlerine göre kandilli,camili,minareli gibi isimler alırlar.

Namazlık Halısı :

Üzerinde namaz kılmak için dokunur. 100×80 cm. ölçülerindedir. Diğer haklardan farklı olarak desenleri arasında sallama yoktur.

Yastık Halısı :

İnsanların otururken sırtını duvara dayamak üzere dokunmuş halılardır. Genellikle 110×50-60 cm. boyutlarındadır. Eski örnekleri göbekli, zincirli ve tin-yarma desenleriyle tanınır.

Göbeklilerde ortada yuvarlak bir madalyon,iki dar yüzünde de küçük madalyonlar yer alır. Zincirli yastıklarda göbeğin iki yanında zincire benzer desenler bulunur. Tin-yarma desenlilerde ise halı yüzeyi halkın kılıç dediği geometrik desenlerle doldurulur. Günümüz yastık halılarında benzer desenlere rastlanmaktadır.

Minder Halısı:

Yere ve veya eve gelen misafirin altına sermek için dokunur. İçi yün ile doldurulan minderler genellikle 70×70 cm. ölçülerindedir. Kelleli minder, emprime modeli minder, çiçekli minder, nakışlı (resimli) minder.,kazak modelli minder gibi desenlerine göre isimler alan çeşitleri mevcuttur. Son yıllarda 40×40 cm. boyutlarında sandalye minderleri de dokunmaya başlanmıştır.

Heybe Halısı:

İçinde eşya taşımak için kullanılır. Eskiden ağız kısımları deri ile kaplanır (saraçlanır) ve kilitlenirdi. Günümüzde çok az dokunmaktadır.

Taşpınar Halılarını Diğer Yöre Halılarından Ayıran En Önemli Özelliği :

Dokumada uygulanan atkı sayısının 2′den fazla olmasıdır. Bu sayı dokuyucunun isteğine göre değişir. Bazen 4 atkı atıldığı da görülmektedir.
http://www.genelbilge.com/taspinar-halilari.html/